Adana Altın Koza’da ikinci gün: “Gündüz Apollon Gece Athena” ve “Ev”

0
85

32. Uluslararası Adana Altın Koza Film Festivali’nde yarışma heyecanı sürüyor. Ulusal Uzun Film Yarışması’nda bugün Uçan Köfteci” veCinema Jazireh, yarın ise “İdea, O Da Bir Şey Mive Algoritmaya Biat Et” jüri karşısına çıkacak. Festivalde yarın ayrıca Lucrecia Martel’in 2001 yapımı ilk başyapıtı  “Bataklık (The Swamp), Reha Erdem’in sunumuyla izleyiciyle buluşacak.

Adana Büyükşehir Belediyesi tarafından düzenlenen 32. Uluslararası Adana Altın Koza Film Festivali’nin ikinci gününde, yarışma heyecanı devam ederken, film ekipleri Adanalı sinemaseverlerle buluşuyor.

Emine Yıldırım: Mizahla Tutunuyoruz”
Ulusal Uzun Film Yarışması’nın açılış filmi, Emine Yıldırım’ın yönettiği Gündüz Apollon Gece Athena” oldu. Gösterimin ardından yapılan ekip katılımlı söyleşide Yıldırım, “Çok zor zamanlardan geçtik. Ama bence hayat çarkını yine çevirmemiz lazım. Bir taraftan da mizahla tutunuyoruz. Bu nedenle, sert konular bile yaşantımızın bir gerçeği; ama aynı zamanda umut ve mizahın da içimizden geldiğini göstermek istedik. Mücadele ederek ayağa kalktığımızı ve geleceğe dair umudu kaybetmediğimizi anlatmaya çalıştık. Filmin ruhu da buna bağlı” ifadelerini kullandı.

Oyuncular da deneyimlerini paylaştı. Ezgi Çelik, Defne karakterinin zorluklarını ve naifliğini seyirciye aktarmak istediğini belirtirken, Barış Gönenen karakterine çalışmayı bir şifre çözmek gibi gördüğünü ve seyircinin de karakterin derdini hafifleterek izlemesini hedeflediğini söyledi. Lale Mansur, oynadığı anne karakterinin kendisinden çok farklı olduğunu, filmde olmaktan ve öğrenmekten mutlu olduğunu aktarırken, Selen Uçer, Türkiye sineması içinde çok iddialı bir projede yer almanın heyecanını yaşadığını ve karakterinin kendisine çok şey kattığını ifade etti.

Orhan Eskiköy: “İlk filmimi yapmış gibi hissediyorum”
Taş” (2017) filminden sekiz yıl sonra sinemaya geri dönen Orhan Eskiköy’ün yönettiği Ev” (2025), dünya galasını festival kapsamında gerçekleştirdi. Yönetmen, heyecanını, “İlk filmimi de Adana’da Altın Koza’da göstermiştim. Şimdi sekiz yıl sonra yeniden burada olmak, ilk filmimi yapmış gibi hissettiriyor” sözleriyle paylaştı. Filmin çıkış noktasını ise şöyle anlattı: “Depremin birinci ayı dolmamıştı. Kıbrıs’ta battaniyenin altında ağlıyordum. O gün artık bir şey yapmam gerektiğini düşündüm. Film yapmayı bırakmıştım ama bu felaket beni yeniden sinemaya döndürdü.” Eskiköy, filmin amacını, “Bir belgesel sinemacı olarak geleceğe karşı sorumluluk hissediyorum. Daha büyük felaketler olacak. Bu film, seyircinin başına neler gelebileceğine dair bir fikir versin istedim” sözleriyle özetledi.

Belgesel Yarışması’nda ilk gösterimler
Ulusal Belgesel Yarışması’nın ilk gösterimleri Buğçe Çalışkan’ın yönettiği Dedemin Evi” ve Ömer Faruk Çetin’in yönettiğiMuzafferile gerçekleşti.

Çalışkan, yapım sürecini Bulgar mutfağının ünlü kahvaltılık sosu Lutenitsa’ya benzetti: “Çok zahmetli ama yemesi bir o kadar keyifli bir sos. Kaç kişinin eli değerse o kadar lezzetli hale geliyor. Bizim filmimiz de böyle ortaya çıktı; herkes bize yardımcı oldu ve gittiğimiz her yerde bir dayanışma sağlandı. Filme lezzet veren detaylar böyle oluştu.”

Çetin ise Muzaffer’in çıkış noktasını şöyle anlattı: “Ahmet Uluçay, günlüğünde Dulkadir Köyü’nü ‘Cennetten bir köşe’ diye tanımlamış. Ben de öğrencilik yıllarımda merak edip köye gittim, ancak köyün terk edildiğini ve yalnızca Muzaffer amcanın kaldığını gördüm. Hikâye oradan filizlendi.” Filmin teması hakkında da şunları söyledi: “Başlangıçta madencilik gerçeğini daha sert anlatabilirdik. Ama biz bir madenin, bir insanın hayatına nasıl dokunduğunu göstermek istedik. Bu yüzden Muzaffer amcanın yalnızlığına odaklandık. Bu yalnızlık, köyün ve oradaki hayatların yok oluşunu simgeliyor.” Yönetmen, filmin ismindeki ironiyi de vurguladı: “‘Muzaffer’, galip anlamına geliyor. Ama film boyunca hep düşündüm: Muzaffer amca gerçekten galip mi, mağlup mu? İsimde biraz da ironi var.”

Göçmenlik ve Çağdaş Sanat
Festivalde ayrıca iki belgesel filmin özel gösterimi yapıldı. Almanya’da yaşayan göçmen ailelerin hikâyelerini yıllardır belgesel diliyle aktaran Aysun Bademsoy’un yönettiği Oyun Değiştiriciler” (Game Changers), çocukluklarından itibaren kamera önünde takip edilen gençlerin bugününe ışık tutarken, göçmenliğin görünmeyen yüzünü beyazperdeye taşıdı. Gösterim sonrası yapılan söyleşide Bademsoy, “Göçmenlik, göründüğünden çok daha zor bir yolculuk. Başlangıçta umutla baktığımız süreçte zorlukların hiç azalmadığını gördük. Filmde en çarpıcı olan şey, çocukların büyümesine tanık olmaktı. Almanya’da büyümelerine rağmen karşılaştıkları engeller hep aynı kaldı. Aidiyet duygusu, insanın vazgeçemediği bir şey. Nerede olursa olsun herkes köklerine tutunmaya devam ediyor” dedi.

Eylem Kaftan’ın yönettiği Fısıldayan Duvarlar” belgeseli de Adana’da ilk gösterimini yaptı. Kaftan, filmine dair olarak, “Umarım soyut resim ve çağdaş sanatla ilgilenenler için enteresan bir film olur; bilgisi olmayanlar için de öğretici bir film olacağını ümit ediyorum. Film, güzel bir arşiv ve fotoğraf malzemesi de barındırıyor” ifadelerini kullandı. Filmdeki motivasyonunu ise şöyle anlattı: “Kazan Büyükelçisi ile Kazan’da tanışmıştık, üç sene sonra Burhan Doğançay’ın belgeselini yapmakla ilgilenir misin dedi. Aslında Burhan Bey yaşarken de belgesel yapma fikri varmış ama içlerine sinen bir yönetmen bulamamışlar. Biz tanıştığımızda ilk görüşte aşk gibi bir şey oldu” dedi. Angela Doğançay’ın projeye dahil olmasını ise, “Angela Burhan Doğançay’ın vazgeçilmez parçasıydı; ölümünden 15 sene sonra bile hayatını ona adamıştı. Bu yüzden filmimizin baş karakteri olmalıydı” sözleriyle açıkladı.

“Uçan Köfteci” ve “Cinema Jazireh” bugün

Festivalde bugün; Ulusal Uzun Metraj Film Yarışması’nda Uçan Köfteci” ve Cinema Jazireh, Ulusal Belgesel Yarışması’nda ise Manguelin Türkiye Yolculuğu: Tanpınar’ın İzinde” ve Nikita – Tanrıçanın Ölümü” adlı filmler seyirciyle buluşurken, Uluslararası Kısa Film Yarışması da başlıyor. Festivalin dünya sineması programında, Kleber Mendonça Filho’nun Cannes’da En İyi Yönetmen ve En İyi Erkek Oyuncu ödüllerini kazanan sürükleyici siyasi gerilim filmi Gizli Ajan” (The Secret Agent) ile Katalan yönetmen Carla Simón’un Cannes’dan başlayarak uluslararası övgüler toplayan Romería”, Türkiyede ilk kez Adana Altın Koza’da gösterilecek.

Reha Erdem’in sunumuyla “Bataklık”

Festivalde yarın; Ulusal Uzun Metraj Film Yarışması’nda Tayfun Pirselimoğlu’nun yönettiği “İdea, Pelin Esmer’in “O Da Bir Şey Mi ve Hakkı Kurtuluş ile Melik Saraçoğlu’nun Algoritmaya Biat Et” filmleri seyirciyle buluşurken, Ulusal Belgesel Yarışması’nda Sibel Karakurt’un “Eskisi Gibi”, Burcu Özkaya Günaydın’ın “Araf” ve Bulut Renas Kaçan’ın “Döngü” filmleri gösterilecek. Ulusal Kısa Film Yarışması filmleri de bugün jüri karşısına çıkacak. Festivalin dünya sineması programında, Julian Radlmaier’in yönettiği “Temmuz Hayaletleri” (Phantoms of July) Türkiye prömiyerini yaparken, Lucrecia Martel’in 2001 yapımı ilk başyapıtı  “Bataklık (The Swamp), usta yönetmen Reha Erdem’in sunumuyla izleyiciyle buluşacak.

32. Uluslararası Adana Altın Koza Film Festivali ile ilgili gelişmeleri festivalin sosyal medya hesaplarından takip edebilirsiniz.

CEVAP VER

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz