BEZM-İ ALEM VALİDE SULTAN ÇEŞMESİ KORUMA SORUNLARI VE ÖNERİLER

0
132

Şebnem Atılgan – Ankara Üniversitesi DTCF Sanat Tarihi, Tarihi Çevre Araştırmaları Dersi Semineri


Çeşme kelimesinin Farsçada “göz” anlamındaki çeşmden geldiği kabul edilir. Su çıkan kaynak, pınar ve gözlere çeşm denilmesi, bunların akıtıldığı küçük yapılara çeşme adının verilmesine sebep olmuştur. Nitekim bahçe ve bostan kuyuları yer altı sularından beslendiği takdirde bunlara su sağlayan deliklere de bugün göz denilir. Ancak XIII-XIV. yüzyıllarda çeşme yerine daha çok, Arapça’da yine “göz” anlamına gelen ayn kelimesi kullanılmış ve bu kullanım XVII. yüzyıl içlerine kadar devam etmiştir. Sivas’ta 1271 tarihli Gökmedrese Çeşmesi ile Bolvadin’de 1278 tarihli Alaca Çeşme kitâbelerinde ayn kelimesine rastlanmaktadır. Tokat-Pazar yolunda Hatun Hanı’nın 1239 tarihli çeşmesinde, Afyonkarahisar’da 1379 tarihli iki lüleli çeşmede (yıktırıldı) ve Sinop’ta 1429 tarihli Emîr Şehâbeddin Çeşmesi’ndeki kitâbelerde ise Arapça sikāye kelimesiyle karşılaşılır. Ayrıca çeşme kelimesi Osmanlı dönemi çeşme kitâbelerinde “çeşme-i âb-ı zülâl”, “çeşme-i kevser”, “çeşme-i dilküşâ” vb. terkipler halinde sık sık kullanılmıştır. Türk medeniyetinde önemli bir yeri vardır.[1]

İslâmiyet suya büyük önem vermiş ve insanlara su sağlamanın sevabı çok olan hayır işlerinden biri olduğunu kabul etmiştir. Resûl-i Ekrem’in bu konudaki teşvikleri diğer birçok hadiste de dile getirilmiş, ashaptan malî durumu iyi olanlar toplumun su ihtiyacını karşılamak için kuyular vakfetmişlerdir. Bu sebeple çeşme yapımı ve çeşme vakfı bilhassa Türk topluluklarında ön planda gelen bir hayır sayılmıştır. Hayrat olarak Türkler’in yaptıkları çeşmeler şehir, kasaba ve yerleşme yerlerinde olduğu gibi ana yolların kenarlarında, açıklık ve kırlık yerlerde de inşa edilmiştir. Yerleşme yerleri arasındaki yollarda bulunan çeşmeler “menzil çeşmeleri” olarak adlandırılır. Türk mimarisinde en eski çeşmelerden biri, Mardin’de Artuklular’dan Necmeddin İlgazi tarafından 1109-1122 yılları arasında geniş bir külliyenin içinde yaptırılmıştır. Selçuklu dönemine ait bir çeşme Amasya-Tokat yolu üzerinde, Sultan I. Alâeddin Keykubad’ın ölümünden sonra zevcesi Mahperi Hatun tarafından 636’da (1238-39) yaptırılan Hatun Hanı denilen kervansarayın girişinin sol duvarında bulunmaktadır. Çok sade bir görünüşü olan, üç uçlu yıldız tepelikli bir kemerden ibaret çeşmenin su akıtan iki lülesi tunçtan olup ejder ağzı biçimindedir. Osmanlı döneminde yerleşim yerlerinin içinde yapılan ve hepsi de hayrat olan çeşmeleri şadırvan çeşmeler, sütun çeşmeler, meydan ve iskele çeşmeleri, duvar çeşmeleri şeklinde ayırmak mümkündür. Meydan ve iskelebaşı çeşmeleri, küçük meydanların ve iskelelerin karşılarında inşa edilmiş olup bir kısmı âbidevî bir görünüme sahiptir. Bunların bazan sadece tek yüzlerinde, bazılarında ise iki veya dört yüzlerinde de çeşmeler ve süsleme vardır. Beşiktaş ile Maçka arasında Bezmiâlem Vâlide Sultan için 1255’te (1839) inşa edilen dört cepheli mermer meydan çeşmesinin dört cephesi, Batı sanatının empire üslûbunda olarak mermerden işlenmiştir. En basit şekliyle çeşmeler kesme taştan yapılmış olmakla beraber mermer malzeme kullanılması, kemer, ayna taşları, hatta diğer yüzeylerin zengin surette işlenmesiyle gösterişli bir görünüm alabilmiştir. Türk yapı sanatının nisbetlerdeki âhenge ve ölçülü süslemeye dikkat eden klasik dönemi, XVIII. yüzyıldan itibaren Batı’dan gelen yabancı üslûpların tesiri ile aşırı süslemeli çeşme mimarisini meydana getirmiştir. Sultan II. Mahmud devrinden itibaren Fransız empire üslûbunun Türk sanatına sızdığı ve büyük yapılarda olduğu gibi çeşmelerde de uygulandığı görülür. Bu üslûbun en güzel ve en âbidevî örneği, yukarıda meydan çeşmeleri bölümünde adı geçmiş olan Maçka’daki Vâlide Sultan Çeşmesi’dir.[2]

Hatun Hanı Çeşmesi’nin ejder başlı lüleleri
Çeşmenin kısımlarını gösteren şematik bir çizim

Bezmialem Valide Sultan (Ö. 1853)

Sultan II. Mahmud’un “ikinci kadın”ı ve Sultan Abdülmecid’in annesi

Mahmud II – Osmanlı Padişahı (1808 – 1839)

Abdülmecid – Osmanlı Padişahı (1839 – 1861)

Hayatına dair çok az bilgi vardır. Doğum yeri ve tarihi kesin olarak bilinmemekte, hakkındaki bazı kayıtlardan, küçük yaşta esirciler eliyle saraya câriye olarak teslim edilen bir Gürcü kızı olduğu anlaşılmaktadır. Sarayda yetiştirilip eğitildikten sonra Sultan II. Mahmud’un hanımı oldu; daha sonra ondan bir şehzade (Abdülmecid) dünyaya getirince “ikinci kadın”lığa yükseldi (25 Nisan 1823). Sultan Mahmud’un vefatından sonra, on altı yaşını henüz bitirmiş olan oğlu Abdülmecid tahta geçince Bezmiâlem de Vâlide Sultan ve Mehd-i Ulyâ-yı Saltanat unvanını kazandı (30 Haziran 1839). Daha çok Bezmiâlem Vâlide Sultan adıyla tanındı. Padişahın memleket içindeki seyahatleri sırasında saray ve devlet işleriyle ilgilendi, gerektiğinde devlet ve hükümet erkânına emirler verdi, hatta resmikabul ve ziyafetler de düzenledi. Vâlide Sultan yakalanmış olduğu amansız bir hastalık sonucunda 3 Mayıs 1853 günü Beşiktaş Sarayı’nda vefat etti ve aynı gün Sultan II. Mahmud Türbesi’ne defnedildi. Bezmiâlem Vâlide Sultan akıllı, tedbirli, şefkatli ve cömert bir kadın, dünyevî hırs ve gösterişlerden kendini alıkoymaya muvaffak olmuş seçkin bir kimse idi.  Oğlunun padişahlığı sırasında devletin kendisine tahsis etmiş olduğu maaş ve diğer gelirlerini fakirleri doyurmak, ihtiyaçlarını gidermek, rahmet ve şükranla anılmasına vesile olacak pek çok hayır eseri yaptırmak yolunda sarfetmiştir. 

Bezm-i Alem Valide Sultan Çeşmesi – Beşiktaş (Fotoğraflar: Şebnem Atılgan)

Mülkiyeti Vakıflar Genel Müdürlüğü’ne ait olan Beşiktaş-Maçka’da Vâlide Çeşmesi (1255/1839). XIX. yüzyıl çeşme mimarisinin en güzel örneklerinden biri olarak halen ayaktadır. Beşiktaş ilçesi, Maçka Vişnezade Mahallesi, Süleyman Seba Caddesi’nde yer alan ve “Meydan çeşmeleri” sınıfına giren bu âbidevî esere izâfeten bulunduğu mahalleye de Vâlideçeşme denilegelmiştir. Suyu Sultan II. Mahmud Bendi’nden iki masura (sonra dört masura olmuştur) alınarak bağlanmış (Vakfiyye, s. 20-21), daha sonra çeşmeye kadim Taksim suyu, bu da kesilince Hamidiye suyu verilmiştir. Vâlide Sultan, her türlü bakım ve onarımın sağlanması için gereken masraflarla görevlilere ödenecek maaşları karşılamak üzere birçok yerden emlâk satın almış ve bunları çeşmeye vakfetmiştir (Vakfiyye, s. 12-13). Kare bir plan üzerinde kurulan ve dört cephesinde dışbükey birer tekne taşı ve lüle bulunan çeşme tamamen mermer kaplama olup empire üslûbunda inşa edilmiştir.[3]  EMPİRE Türk sanatına XIX. yüzyılda girmiş olan bir Batı Avrupa sanat üslûbudur. Empire (Fr. empire “imparatorluk”, okunuşu ampir) üslûbunun adı Fransa’da Napolyon’un kurduğu imparatorluktan gelmektedir.  XVIII. yüzyıl başlarında Türk sanatına sızmaya başlayan Batı Avrupa tesirleri önce bezemelerde kendisini göstermiş, daha sonra mimaride hâkim olmaya başlamıştır. Türk empire üslûbu, Osmanlı Devleti’nde çeşitli sahalarda yenilikler yapılmasının gerekli görüldüğü zamanda, III. Selim (1789-1807), II. Mahmud (1808-1839) ve Abdülmecid (1839- 1861) dönemlerinde benimsenmiş ve âdeta devletin resmî üslûbu haline gelmiştir. Bu mimari akımın XIX. yüzyıl başlarından başlayarak II. Mahmud yıllarında geliştiği söylenebilir. Empire üslûbundaki resmî binaların sonuncusu. 1891’de Fransız mimar A. Valaury’nin yapımına başladığı Âsâr-ı Atîka (Arkeoloji) Müzesi’dir. Ancak bu yapı, içine konulacak antik eserlerle uyum sağlaması için tam İlkçağ karakterinde inşa edilmiştir. Bazı çeşme ve sebillerde de empire üslûbunun kullanıldığı görülür. 1839 tarihli Bezmiâlem Vâlide Sultan Çeşmesi, empire üslûbunun çeşme mimarisinde uygulanışının en güzel örneğidir. Burada her cephede bir çift pilastır, kitâbe ile altındaki ayna taşını çerçeveler.[4]

Mermer malzemeden yapılmış dört yüzlü bu meydan çeşmesi 1985 yılında T.B.M.M. Milli Saraylar Daire Başkanlığı tarafından onartılmıştır (Talasoğlu, 1994, s.74). Eserin beş satır, iki sütun şeklinde düzenlenmiş olan kitabeleri şu şekildedir: “Bezmiâlem Valide Sultan-ı âli-şandır / Himmetiye hâmemiz hem-zîb-i unvan eyledi Gördü alem bahr-i gamda teşne –dil kalmıştı çün / Çâr ceybinden o âli bezl-i ihsan eyledi Sarf idüp zerrin nukuudun hasbeten li-‘llah heman / Mahz-ı cûdundan târâvet-yâb-ıatşan eyledi Han Mecid’in mader-i ser-tâc-ı yektâgevheri / Pür fütûh rûh-i Mahmud Hanı şâdân eyledi Şükriya tarihini al gel sadâ-yı âbdan / Lûleden bû Kevser âbı geldi ceryan eyledi Cenab-ı Valide Sultandır elhak menba-ı eltaf / İder sirab-ı ihsan dehri elbet ol kerem-mu’tad Cihanın âbı rûyu hazret-i Abdülmecid Han’a / Dua aldırmağ içün eyledi bu çeşmeyi bünyâd İlâhi mâder-i feyz-averiyle ol şehinşahi / Zülal-i ömr-ü ikbal ile sirâb eyle hem kıl şâd Mücevher tam iki tarih bir beyt içre bak çıkdî /O şâhın çâkeri Ziver bu nazmı idecek inşad Revan kılsun Şeh-i afaka cûy-i nusretin Sûbhan / Bu semti Valide Sultan kıldı âb ile dil-şad” (Talasoğlu, 1994, s.74-75)

Üzeri düz damla örtülü olan eserin bezemesiz silmelerle hareketlendirilmiş dar bir saçağı bulunmaktadır. Saçağın hemen altında yer alan bordürün üzeri kabartma tekniğiyle yapılmış bitkisel motiflerle bezenmiştir. Altın yaldıza boyanmış olan bu motiflerin ortasında yer alan madalyonun üzerinde Sultan Abdülmecid’in tuğrası bulunmaktadır. Bu firiz içinde iki yanda simetrik olarak yapraklardan ve hayat ağacı motiflerinden oluşan bir yatay süsleme bulunur. Dört cepheyi de dolanan bu bordür köşelerde dekoratif dilimli, onun yanında ise gövdesi yivlendirilmiş sütuncelerle taşınmaktadır. Bu sütuncelerin arasına da eserin kitabeleri yerleştirilmiştir. Kitabelerin hemen altında yer alan ayna taşları ise iki sıra düz silme ile çerçeve içerisine alınmıştır. Cephenin tam ortasında bir dikdörtgen çerçeve içinde tam olarak ampir üslubunun özelliğini gösteren süslemeleriyle bir ayna taşı bulunur. Tepesinde bir kurdelenin sarıldığı iri bir girland motifinin içinden çıkan yine yüksek kabartma yaprak süslemeleri görülmektedir. Girland motifinin altında ise yüksek kabartmalar şeklinde iki meşale bulunur. Bu meşaleler çapraz konulmuştur. (Mimarlıkta; çiçek, yaprak veya meyvelerin birbirine bağlanmasıyla oluşan girland motifi, kurdelelerle asılı bir şekilde tasvir edilir. Antik Yunan ve Roma’da, çoğunlukla lahitlerin üzerinde ve frizerde görülen iki nokta arasına asılmış yaprak, çiçek ve dallardan oluşan, çelenk görümünde bir bezemedir.) Çeşmelerin, göbek kısmından hafif kavis yapan dikdörtgen formunda yalakları bulunmaktadır. Çeşmenin teknesi hafif dışbükey kıvrımlı olup üzerinde hiçbir süsleme öğesi yoktur. Teknenin her iki yanında yer alan şekillerin üzerinde ise musluk tablasındaki bezeme aynen uygulanmıştır. Çeşmenin sadece iki cephesinde ve aynataşının üzerinde, kademeli silmelerle çerçeve içine alınmış iki kitabesi vardır. 1255 /1839 tarihli kitabeler, beş satır üzerine celi ta’lik bir hatla hakedilmiş olup manzumelerinden biri Şükrü’ye, diğeri ise Ziver’e aittir.  Eser, bezeme öğeleri ile Ampir üslup özelliklerini taşımaktadır.[5]

Maçka’daki Bezmialem Valide Sultan Çeşmesi

Restorasyon – Sorun ve Öneriler

1958 yılında restorasyon geçiren çeşme, 1984’te cadde tarafından patlayan bir bomba ile oldukça zarar görmüştür. Bezmialem Valide Sultan Çeşmesi, 1985 yılında TBMM Milli Saraylar Dairesi Başkanlığı tarafından onarılmıştır.

İstanbul genelinde, Koruma Uygulama ve Denetim Müdürlüğü (KUDEB), Taş Eğitim Atölyesi Basit Bakım Onarım Çalışmaları kapsamında, 2011 yılında, tesisatı bozularak, denetimsiz akan su sebebiyle kurna ve seki taşları yosunlanması üzerine, çeşmenin alt bölümü kontrollü su ile yıkanmış, tırnak fırçası ve diş fırçası yardımıyla temizlenmiştir.[6]

Yukarıda belirtiğim restorasyon ve onarım bilgileri bazında Bezmialem Valide Sultan Çeşmesi’nin;

VENEDİK TÜZÜĞÜ maddeleri doğrultusunda;

Anıtların korunmasında ve onarılmasındaki amaç, onları bir sanat eseri olduğu kadar, bir tarihi belge olarak da korumaktır.

Bezmialem Valide Sultan Çeşmesi; bir sanat eseri olduğu kadar, bir tarihi belge özelliğini de taşır. Osmanlı mimarisi üslûp gelişiminde, XVIII. yüzyıl başlarında Türk sanatına sızmaya başlayan Batı Avrupa tesirlerini bize yansıtır. Türk empire üslûbu, Osmanlı Devleti’nde çeşitli sahalarda yenilikler yapılmasının gerekli görüldüğü zamanda, III. Selim (1789-1807), II. Mahmud (1808-1839) ve Abdülmecid (1839- 1861) dönemlerinde benimsenmiş ve âdeta devletin resmî üslûbu haline gelmiştir.

Bununla birlikte, tüm dünyada değişim rüzgârlarının estiği XVIII. Yüzyılda Osmanlı mimarisinde de değişimlerin yaşandığı görülmektedir. Bu yüzyılda Osmanlı mimarisinde sivil mimariye önem verilmiş ve mimaride çeşmeler önemli bir yer teşkil etmiştir. Çeşmeler, üslupsal özellikleri ile Osmanlı sanatında yaşanan değişiklikleri gözlemlememize olanak sağlamaktadır. Özellikle meydan çeşmeleri hacimsel ve üslupsal olarak geçirdiği değişimlerle dikkatleri üzerine çekmektedir. Meydan çeşmeleri adından da anlaşılacağı üzere halkın su ihtiyacını karşılamak üzere meydanlara inşa edilen çeşmelerdir. Sadece fonksiyonel amaçlarla inşa edilmeyen meydan çeşmeleri sosyal bir değişimin de habercisi olmuşlardır. Bu bağlamda meydan çeşmelerinin en çarpıcı örneklerini devletin başkenti olan İstanbul’da görmek bir tesadüf değildir.

Madde 4- Anıtların korunmasındaki temel tutum korumanın kalıcı olması, sürekliliğinin sağlanmasıdır.

Bu madde bağlamında, Bezmialem Valide Sultan Çeşmesi’nde gerçekleştirilen uzun aralıklı onarımlarım yetersizliği kendisi göstermektedir. Onarımlarım, bu konuda yetkili ve donanımlı olan kurum ve ekipleri tarafından düzenli aralıklarla kontrolü yapılarak, gerçekleştirilmesi gerekmektedir.

-Dış cephe temizliği

-Saçak temizliği

-Köşelerde dekoratif dilimli sütünce mermerlerinin üzerinde, daha önce yer alan ancak sökülen sokak tabelasının tahrifatı

-Çeşme lülesinin etrafındaki yoğun kirlilik

-Yalak taşının kırılmış olması

-Yalak içinde yosunlanma

-Lülenin çevresindeki bezemelerin üzerindeki sprey boya izleri

-Çeşmenin diğer cephesinde bulunması gereken lüle yoktur.

-İki çeşmenin suyu akmamaktadır.

-Yalak mermeri yer yer kırıktır.

-Yalak altı ve çevresindeki mermerler yağmur suyu ya da benzeri etkilere maruz kalmış, kararmış ve aşınmıştır.

Madde 6-

Anıtların korunması, ölçeği dışına taşmamak koşuluyla çevresinin de bakımını içine almalıdır. Eğer geleneksel ortam varsa, olduğu gibi bırakılmalıdır.

Onarım:

Madde 9- Onarım uzmanlık gerektiren bir iştir. Amacı, anıtın estetik ve tarihi değerini korumak ve ortaya çıkarmaktır. Onarım kendine temel olarak aldığı özgün malzeme ile güvenilir belgelere saygıyla bağlıdır.

-Onarımın çok daha özenle yapılması gerektiği eser üzerinde dikkat çekmektedir. Onarımın yapıldığı bölgelerde mermer etrafında sıva ya da benzeri malzeme, eserin estetik bütünlüğünü tamamen bozmaktadır.

-Çeşmenin iki lülesi yoktur.

-Yalak mermeri yoğun bir şekilde kırıktır.

-Yalak içi kirli ve dış çevresinin etkisi ile yıpranmaya açıktır.

ÖNERİLER;

Yapıların yaşamlarını sürdürebilmeleri için kullanılmaları önerilir, ancak bu kullanım onların estetik ve tarihi kimliklerine saygılı bir amaca dönük olmalıdır.

Meydan çeşmeleri adından da anlaşılacağı üzere halkın su ihtiyacını karşılamak üzere meydanlara inşa edilen çeşmelerdir. Sadece fonksiyonel amaçlarla inşa edilmeyen meydan çeşmeleri sosyal bir değişimin de habercisi olmuşlardır. Bununla birlikte, yaşam kültümüzde, insanlara su sağlamanın, sevabı çok olan hayır işlerinden biri olduğu kabul edilir. Bu sebeple çeşme yapımı ve çeşme vakfı bilhassa Türk topluluklarında ön plana gelen bir hayır sayılmıştır. Şüphesiz, Bezm-i Alem Valide Sultan Çeşmesi de ilk yapıldığı günden bu yana bu işlevi sürdürmektedir. Ancak, çeşmenin günümüzde estetik ve tarihi kimliğini korumasının pek de iyi sağlanmadığı az önceki fotoğraflarla aşikardır.

-Başta yerel belediye olmak üzere, ilgili kurumların onarım-restorasyon için düzenli aralıklar çalışma yapması,

-Bu onarım-restorasyonun mutlaka çevre düzenlemesi ile desteklenmesi,

-Çeşmenin tarihi ve estetik değerinin halk tarafından çok daha iyi benimsenmesi için çevre düzenlenmesi içerisinde, çeşmenin tarihi belge bilgisini içeren karekod düzenlemesi ile bilgi aktarılması,

-Korunmanın özendirilmesi için yerel belediyenin çeşmeye dair sosyal medya veya çeşitli postlar ile halka bilgi akışının sağlanması,

-Çeşmenin kültürel miras tanıtımının yerli ve yabancı turistlere aktarılmasının sağlanması, yerel turist rehberlerine konu hakkında çeşitli seminerlerle, bölgenin ve çeşmenin İstanbul gezi planları içerisine alınması,

-Beşiktaş-Akaretlerin göz bebeği olan çeşmenin, bölgenin kültürel mirası içerisinde çok daha görünür olması, halkın tarihi eser bilincine de katkıda bulunacaktır.



[1] İslam Ansiklopedisi. “Çeşme”. 27.04.2023. https://islamansiklopedisi.org.tr/cesme

[2] İslam Ansiklopedisi. “Çeşme”. 27.04.2023. https://islamansiklopedisi.org.tr/cesme

[3] İslam Ansiklopedisi. “Bezmialem Valide Sultan”. 27.04.2023. https://islamansiklopedisi.org.tr/bezmialem-valide-sultan

[4] İslam Ansiklopedisi. “Empire”. 27.04.2023. https://islamansiklopedisi.org.tr/empire

[5] Koçyiğit, Fazilet. “Osmanlı Mimarisinde Meyden Çeşmeleri”. Akdeniz Sanat Dergisi Cilt: 13 Özel Ek Sayı, 348-349

[6] Arslan, Sümeyye Meryem. “İstanbul’da Suyun Serüveni ve KUDEB Çeşme Restorasyonu Örnekleri”.

CEVAP VER

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz